Boş

adam-kus

Bugün boş kağıt veriyorum…

Bir çoğunun aklı, sofrayı dökmeden çekip alınan örtü gibi kafasından çekilip alınmış. Ne söyleseniz boş. Biz de kendi kendimize sanal ortamda eşitlik, kardeşik nerede diye konuşuyoruz. Konuşmayana da yeni türemiş tereyağından fahri sorumluluk avcıları dadanıyor. Sanki insanlık Twitter’a yazılan tepki ile kurtulacak.

Sanki bir gün tarih kitapları, ‘Dostluğun ve kardeşliğin ülkesi Türkiye, o gün Twitter’da @GameOfToruns’un attığı tweet ile kurtuldu yazacak? 2013’ten beri yazılar yazdık, şarkılar çaldık, söyledik eğer bir şeye yarayacak olsaydı yarardı. Tarih kitapları #Barış trending topik olunca savaş bitti gibi şeyler yazardı.

İnsanların, insanlığını kaybettiği anda, birbirine kucak açacakken, birbirine gel kardeşim, bu oyunun piyonu olmamıza gerek yok, bu manipülasyonları yiyecek kadar saf değiliz, bu safsatanın kuklası değiliz deneceğine, bir de kendi içine çökmeye başladı insanlar.

‘Sen niye tepki vermiyorsun’muş…

Çünkü, belki de bu sefer susmak lazımdır, olanlara boyun eğmek anlamında değil, olanları anlayabilmek anlamında. Dönen tiyatroları anlamak adına, bir şov için kaybedilen hayatları anlamak adına. Belki bugüne kadar konuşarak bir yere varamadığın için. Daralan çıkmaz sokakta gazlamanın anlamı olmadığı için. Belki bu yası içinde hissetmen lazım.

Belki bugün en büyük tepkiyi, tepkisizliği vermenin zamanıdır. İnsanların düşünmesi dizginlenmiş, ezberletilmiş, pırıl pırıl yıkanmış beyinlerine uzaktan kumanda ile yöneldirenlere dönüp ‘hayır’ demenin zamanıdır.

Belki bugün ırkları, sinirleri, sınırları, kuralları yeri gelince senin suratına bile bakmayacak bir kaç insanın çıkarları için hazırlanmış düzmece olduğunu anlamanın, susup bu güne kadar yaşanan yalan hayatın anlamsızlığını görmenin zamanıdır.

Yaşanan her trajediye ‘hadi bugün de bunun için bir tepki verelim’ sıradanlığına erişildiğini, bu sıradanlık yetmezmiş gibi, bununla ilgi çekmeye çalışan çocuk gibi ‘ama onlara olsa, trending topic olurlardı’ mertebesine gelindiğini görmenin zamanıdır. Yaraları sarmak için ne yaparız konusuna hiç eğilmeden üstelik.

Televizyona çıkıp kendi promosyonuna harcayacağı parayı bağışlayana ‘bu reklamını yemezler aşkısı’ demenin zamanıdır.

Herkes birbirini eksiğini bulup, rencide edeceğine, birbirinin eksiklerini kapatma zamanıdır belki.

Belki bugün hiçbir şey yapmama zamanıdır. Oturup düşünme zamanıdır.
Belki bugün bu kadar gürültü içinde sizin sesinizin eksik olması en büyük çığlık olacaktır.
Belki bugün insanlığımızı geri kazanmak için kendi yaptıklarımıza bakmanın zamanıdır.
Belki bugün, boş kağıt verme zamanıdır dostlar.


Kanalımız, yaşanan karanlığın esiri olmayacak ve yayın hayatına -buruk da olsa- devam edecektir. Uzun zamandır da izlediğim yol budur. Eğer yaşananlardan bunalır ve bir nefes almak isterseniz, sizlere enerji vermek için buradayım. Terörün istediği her şeyi susturmaktır, hayatı etkilemektir. iPhonedo’nun yayınına devam etmesini ‘duyarsızlık’ olarak görmek, bu ekmeye yağ sürmekten başka bir şey değildir. Başkalarına işini nasıl yapmasını söylemeyi bırakmanın zamanı geldi ve geçti bile, kendi işinize bakın. Acıları nasıl söndürebileceğinizi, mutluluğa nasıl erişileceğini düşünüyorsanız onu siz yapın. Başkalarından beklemeyin.

iPhonedo’da kötünün değil, iyinin izi kalacaktır.


2007’den beri okuduğum her yazı, sizi karamsarlaştırmak için hazırlanmış, enerjinizi emen bir umutsavar niteliğinde. Ben yazımı böyle bitirmek istemiyorum çünkü karanlığın geçeceğine inanıyorum. Kanalımı takip eden binlerce birbirinden iyi insan tanıyorum. Bu günler geçecek, atlatılacak, belki kolay, belki zor ama gelişim islah edilemeyecek. Bugün size karşı duran insanlar da dolduruşa geldiğini anlayacak, hayat böyle ilerleyecek.

Yıllardır farklı inançları, geçmişleri, anlayışları, yapıları olan insanlarla içiçe yaşıyorum ve ne kadar farklı insan olursa hayat o kadar daha güzel oluyor. Bu birliktelik önüne geçilebilecek bir şey değil. Bugün gelmese yarın gelecek.

Düşüncelerinizin sağlamasını yapın. Aynısının sizin hakkınızda düşünülebileceğini düşünün, ne hissettiğinize bakın. Kimse, kimseden üstün değildir. Yalanları, dolanları, çıkarları iyi hesaplayın, bir uyanırsanız kimse sizi bir daha kukla edemez.

Göreceksiniz.

Kendinize iyi bakın. Gerçekten iyi bakın!

12 Ekim Güncelleme:

Son zamanlarda insanlar hayatlarını yitirirken, internette sözde insanlık avcıları, sen niye tepki vermedin, ona tepki verdin buna vermedin demek ki sen ölümü destekliyorsun gibi acısını nereden çıkaracağını bilemez bir saldırganlığa gelmiş bulunuyor. Artık tepki vermek formalite haline geldi. Bir trajedi var, o trajediye ait etiketler (hashtagler) var yazan geçiyor, yazmayan kalıyor. Öyle bir hal ki sanki bingo oynuyoruz. İnsanların acılarını, kaybettikleri hayatlarını, asla unutamayacakları trajedileri bu kadar basite, twitter’da, facebook’ta bir mesaj beklentisine indirenleri olan biteni bir denklem, bir oyun gibi görmeye başladıklarını üzülerek görüyorum.

Tekrar etmeliyim, insanların ‘bize göre’ eksik gördüğünüz yanlarını deşmeyi bırakmalıyız. Elle tutulur bir şeyler yapmalıyız. Twitter, Facebook, buralarda sesimizin çıkması elbette önemli, ama gördüğünüz gibi pek bir şeyi değiştirmiyor. Kendi kendimize konuşup, kendi kendimizin sırtını ah ne iyi insansın diye sıvazlıyoruz. Ama sokakta, otobüste, herhangi bir yerde göstereceğiniz bir sevgi, saygı, kardeşlik her şeyi değiştirebilir.

Ayırımcılık, ırkçılık, sınırlandırmanın sonu yok, kazanan ata oynadığını düşünenler bir gün o ayırım bıçağının kendisine gelmeyeceğini sanıyorlar. Oysa bu insan uydurması kalıplar gerçek değil ve elbette sevgi, kardeşlik, birliktelik kazanacak. Belki yarın, belki seneye, belki karanlık bir çağın ardından sadece enerjinizi doğru yere, işe yaracak şeylere yönlendirin. Birbirinize düşmeyin.

Para hırsı ile yanan, kül olmaya mahkumdur.

Bizlere çok güzel bir oyun oynanıyor, ama bu film bitmek üzere ve her filmin sonunda oyuncular ve rolleri ekranda bir bir yazar merak etmeyin.

NOT: ‘Oradan buraya karışma’ diyecekler varsa akıllarında olsun, onlar da ‘oradan buraya karışma’sınlar 😛